Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) Nedir?

Paylaş:

Muris muvazaası, miras bırakan ile karşı taraf arasında yapılan muvazaa anlaşması mevcuttur, ama. mirasçıları aldatmak ve mirasçılardan mal kaçırmaktır. Mirasçıdan mal kaçırılması amaç edinildiğinden davacı mirasçı sözleşmenin tarafı olmadığından, yani üçüncü kişi konumundadır. Bu kişi muris muvazaası ile zarara uğrayan kişidir, çünkü miras payı azalmakta ya da tamamen yok olmaktadır.

Mirasbırakan, mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak için, onları aldatmaya yönelik olarak miras muvazaası yoluna başvurabilmektedir. Muris muvazaasında, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafı malın devri konusunda anlaşmakta, ancak görünüşteki sözleşmenin niteliği değiştirilmektedir. Mirasbırakanın gerçek amacı bağış iken genelde satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak gizli sözleşmeyi gizler. Buradaki gizli sözleşme bağış, görünürdeki sözleşme satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesidir.

Gizli bir sözleşme bulunduğu için muris muvazaası, Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenen bir nisbi (tam) muvazaa niteliğindedir. Hem gizli sözleşmenin hem de görünürdeki sözleşmelerin amacı temlik olup, taraflar temlik konusunda anlaşmışlardır. Görünürdeki sözleşme yasal kurallarına uygun yapılsa dahi, gizli sözleşme eğer yasal şekil kurallarına uygun yapılmazsa, gizli sözleşme yasal şekil kurallarına uygun yapılmadığı için ve görünürdeki sözleşme de muvazaalı olduğundan her ikisi de geçersizdir.

Muris muvazaasından bahsedebilmek için temlik tarihinde miras bırakanın mutlaka bir mirasçısının bulunması ve iptal davasının açıldığı tarihte de davacının mirasçı sıfatını taşıması şarttır.

Muris Muvazaasının Unsurları Nelerdir?

Muris muvazaası dört unsurdan oluşmaktadır, bu unsurlardan herhangi birinin eksikliği halinde muris muvazaasından söz edilemez. Bunlar:

  • Görünüşteki işlem
  • Mirasçıları aldatma kastı
  • Muvazaa anlaşması
  • Gizli sözleşme

1. Görünüşteki İşlem

Mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle “satış” veya “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” ile gizlemektedirler. Bu işlem ile gerçekte istedikleri sözleşmeyi gizlemeyi amaçlamaktadırlar. Muris muvazaası iddiaları ile açılan davalarda en çok görülen şekilleri satış, bağışlama ve ölünceye kadar bakma sözleşmeleridir. Örneğin; mirasbırakan mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı bağışlamayı tapuda satış olarak göstermesi.

2. Mirasçıları Aldatma Kastı

Mirasbırakan, görünüşte meydana getirdikleri bir satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile mirasçıları aldatma kastı ile hareket etmelidir. Mirasbırakan muvazaalı sözleşmeyi mirasçılarından biri veya birkaçıyla yapmışsa diğer mirasçılarını, üçüncü bir kişi ile yapmışsa tüm mirasçılarını aldatma kastı vardır.  Aldatma amacı yoksa mirastan mal kaçırma davası açılamayacaktır.

Mirasbırakanın aldatma kastı ile hareket ettiğini, yani amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğunun ispatlanması gerekir. Mirasçı iddiasını tanık dahil her türlü delil ile ispat edebilecektir.

3. Muvazaa Anlaşması

Mirasbırakan ile karşı taraf arasındaki görünüşte yapılan sözleşmenin niteliğini değiştiren, hiçbir şekil şartına bağlı olmayan, tarafların beyanları ile iradeleri arasında bilerek meydana getirdikleri uyumsuzluğa dair anlaşmadır. Örneğin; mirasbırakan aslında bağışlamak istediği taşınmazını tapuda satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak göstermiş, ancak satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin gerçek iradelerini yansıtmadığı konusunda anlaşmışlardır.

Bu sözleşme, sözlü veya adi yazılı şekilde düzenlenebilir. Ancak muvazaa anlaşması, görünüşteki sözleşmeden önce veya en azından onunla aynı anda yapılmalıdır.

4. Gizli Sözleşme

Mirasbırakan ile karşı tarafın gerçek iradelerine uygun olan, ancak saklanan ve genellikle bağış sözleşmesi şeklinde yapılan sözleşmedir. Gizli sözleşme mirasbırakan ile bağış yaptığı kişinin gerçek iradelerine uygun olduğundan geçerli bir sözleşmedir, bu sebeple sözleşmenin taraflarını ve külli halefleri bağlar. Ancak tapulu taşınmazlarda bağışlama sözleşmelerinin resmi şekilde yapılması zorunludur. Aynı zorunluluk, taşınmazın veya taşınmazın üzerindeki ayni hakların bağışlanması durumunda da geçerlidir. Bu nedenle gizli sözleşme, şekil noksanlığı sebebiyle geçersizdir.

Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?

Her bir mirasçı diğerinden bağımsız olarak tek başına miras payı oranında dava açıp, payları kadar tapu iptal ve tescilini talep edebilir. Tek bir mirasçının bile kendi payına ilişkin olarak diğer mirasçılardan bağımsız olarak bu davayı açabilmesi mümkündür. Saklı paylı mirasçı olsun olmasın tüm yasal mirasçılar bu haktan birbirinden bağımsız olarak yararlanır. Mirasbırakanın tasarrufu da saklı paydan yoksun bırakmaya değil, miras payından yoksun bırakmaya yöneliktir. Mirasçıların miras bırakanın tasarruflarına karşı korunması gerekli olan saklı pay dışında menfaatleri de mevcuttur. Bu davayı yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açabilecektir.

Ancak ıskat(çıkarma), mirastan feragat, mirastan yoksunluk ve ret gibi sebeplerle mirasçılık sıfatını kaybedenler, saklı paylı mirasçı olsalar dahi muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil ve bu nedene dayalı tazminat davası açamazlar.

Belirtmek gerekir ki davacı miras payı oranında tapun iptali ve tescilini istemek yerine, taşınmazın terekeye dönüşü istenmişse yani dava tereke adına açılmışsa bu durumda davada yer almayan mirasçıların onayı alınmalı veya temsilci ile davaya devam etmek zorundadır.  Terekeyi temsil eden tüm mirasçılar davayı birlikte açmalı.

Davalı; Muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptal ve tescil talepli davalar, sicilde hak sahibi görünen kişiye, bu kişi ölmüş ise külli halefleri olan mirasçılarına karşı açılır. Bu kişiler gerçek kişi veya tüzel kişi olabilirler. Bu kimse mirasçı olabileceği gibi mirasbırakandan devralan mirasçı olmayan üçüncü kişi de olabilir.  Ancak belirtmek gerekir ki mirasçı olmayan kişilere karşı açılan ehliyetsizlik, vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile vb. nedenlere dayalı tapu iptal ve tescil davaları miras payı oranında açılamaz. Bu davanın tüm mirasçılar tarafından açılması gerekir. Eğer dava mirasçılardan birine karşı açılacaksa bu durumda her bir mirasçı payı oranında bu davayı açabilecektir.

Mirasta Mal Kaçırma Davasında Zamanaşımı Süresi

Muris muvazaası davası ancak mirasbırakanın ölümünden sonra açılabilir. Bu iptal davaları herhangi bir zamanaşımı süresine veya hak düşürücü süreye tabi değildir. Muvazaa iddiaları zamanaşımına uğramaz ve hak düşürücü süre nedeniyle reddedilemez.

Davacının Temlik Tarihinde Mirasçı Olmaması Halinde Dava Açıp Açamayacağı Hakkında Yargıtay Kararı

  • Yargıtay HGK 01.03.2000, E. 2000/1-126, 2000/143 Sayılı Kararında

“Mirasbırakanın muvazaalı temlikinden sonra evlat edindiği veya evlendiği kişinin yahut ana rahmine düşen çocuğun muris muvazaasına dayanarak tapulu taşınmazlar hakkında açtığı iptal ve ve tescil davalarında 01.04.1974 tarih ½ Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulacağı buna bağlı olarak somut olayda da davacının dava açabileceği kabul edilmeli” görüşü ile davacının mirasbırakanın temlik yaptığı tarihte mirasçı olması gerekmediğine hükmetmiştir.”

Muris Muvazaasının Her Tür Delil İle İspat Edilebileceği Hakkında Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 28.02.2019, E. 2016/6207, 2019/1460 Sayılı Kararında

“Taraflar muris muvazaası hukuksal nedenine dayandıkları halde mahkemece muvazaa yönünden bir değerlendirme yapılmış, iddia yazılı delil ile ispat edilmesi gerektiği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Oysa ki muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalar tanık dahil her türlü delil ile ispatlanabilecektir. Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir.”

Muris Muvazaası Olup Olmadığının Belirlenmesinde Dikkat Edilecek Hususlar Hakkında Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 09/12/2014, E. 2014/10882, 2014/14103 Sayılı Kararında

“Mirasbırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikte muvazaa olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihindeki murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığı miktarının sözleşmeye konu malın tüm mal varlığına oranı, bunun makul sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözetilmesi gerekir.”

Blog Yazılarımız: Vasiyetnamenin Düzenlenmesi, Geçerliliği ve İptal Davası

Av. Tuğçe Çığlı
Av. Serhan Cantaş