TMK Madde 9 – Fiil Ehliyeti Nedir?

Fiil ehliyeti, kişinin hak edinebilmesi ve borç altına girebilmesi için başka bir gerçek kişiye ihtiyaç duymaksızın, hareket edebilme yeteneği olarak tanımlanır. Başka bir anlatımla, kişinin iradi davranışıyla hukuki bir sonuç meydana getirebilmesini ifade eder. Hak ehliyeti, bir kişinin haklara ve borçlara sahip olabilme ehliyetidir. TMK m.8’de düzenlenen hak ehliyetine göre tüm insanlar eşit hak ehliyetine sahiptir. Buna göre her kişinin hak ehliyeti vardır buna karşılık kişilerin her zaman ve her durumda  fiil ehliyetine sahip olabileceği söylenemez. Gerçek kişilerin fiil ehliyeti TMK m.10’da hükme bağlanmıştır. Buna göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yani, hak ehliyetinin aksine, kişinin fiil ehliyetine sahip olması için belirli şartları taşıması gereklidir.Fiil ehliyetine ilişkin düzenlemeler tamamen emredicidir.

  • Madde 9 – Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.

TMK Madde 9 Gerekçesi

Maddenin konu başlığında “Il.Medenî hakların kullanılması” ifadesi yerine, bir önceki maddede “hak ehliyetinin” düzenlendiği göz önünde tutularak “H.Fiil ehliyeti” ifadesi, kenar başlığında “1.Mevzuu” yerine “1.Kapsamı” sözcüğü kullanılmıştır. Gerçekten de bu madde, fiil ehliyeti açısından hak sahibinin hukukî konumunu ve fiil ehliyetinin hak sahibine neler tanıdığını belirleyen bir maddedir. Bu sebeple maddede, fiil ehliyetinin “mevzuu” değil, daha isabetli olarak “kapsamı” ifadesi kullanılmıştır.

Maddede yer alan “iktisaba da iltizama da ehildir” deyimi yerine “kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir1.’ deyimi kullanılmak suretiylefiil ehliyetinin hak sahibine kapsam itibarıyla tanıdığı hukukî durum açıklığa kavuşturulmuştur.

Fiil Ehliyetinin Şartları Nelerdir?

TMK m.10 uyarınca gerçek kişilerin fiil ehliyetinin olması için ayırt etme gücüne sahip olması, ergin olması ve kısıtlı olmaması gerekir. Buna göre;

Ayırt Etme Gücü Ne Demektir?

Ayırt etme gücü, soyut ve nispi bir kavramdır. Ayırt etme gücü hukuki açıdan önemli bir kavramdır. Zira, kişilerin bizzat kendileri veya başkaları adına hukuki işlem yapabilmesi ve başkalarına verdikleri zararlardan dolayı bizzat sorumlu sorumlu olabilmesi kişinin ayırt etme gücünün varlığına bağlıdır. Ayırt etme gücü, kişilerin fiil ve işlemlerinin amacını, kapsam ve niteliğini, sonuçlarını ve etkilerini seçebilme bunlara uygun hareket etme yeteneği olarak tanımlanması mümkündür.

Ayırt Etme Gücünü Ortadan Kaldıran Haller Nelerdir?

Türk Medeni Kanunu m.13’de ayırt etme gücünü kaldıran haller sayılmıştır. Bu sayma sınırlı sayıda olmayıp benzer sebepler somut olayda ortaya çıkmışsa bunlar da ayırt etme gücünü ortadan kaldıran haller olarak kabul edilmelidir. Bunlardan ilk yaş küçüklüğüdür, medeni kanununda yaş küçüklüğünün ayırt etme gücünü ortadan kaldırması için belirli bir yaş sınırlaması getirmemiştir, bu her somut olayın özelliklerine göre belirlenir. Diğer durum akıl hastalığıdır. Akıl hastalığı zihinsel işlevlerinin önemli bir bölümünde bozukluğa neden olan belirtiler bütünü olarak anlaşılabilir. Akıl hastalığı ayırt etme gücünü kaldıracak niteliktedir. Akıl zayıflığı, akıl melekelerinin normal bir insana kıyasla tam olarak gelişmemiş olan kişlerin durumudur. Sarhoşluk da ayırt etme gücünü kaldıran bir diğer nedendir.

Ayırt etme gücünden yoksun olan kişilerin fiil ehliyeti “tam ehliyetsiz” olarak tanımlanır. Ayırt etme gücünden yoksun olan kişinin ergin olması veya kısıtlanmış olmaması onun tam ehliyetsiz olmasını engellemez.

Fiil Ehliyeti Bakımından Ergin Olmak

Ayırt etmenin koşullarından birisi de ergin olmaktır. Medeni Kanun’a göre erginlik kazanmanın üç yolu vardır. Bunlar TMK m.11’de hükme bağlanmıştır. Bu maddenin ilk fıkrasına göre ergin olmak onsekiz yaşının doldurulması ile başlar. İkinci fıkrada evlenmenin kişiyi ergin kıldığını düzenlemiştir. Evlenmeyle kazanılan erginlik kesindir ve daha sonra boşanma, ölüm ya da gaiplik kararıyla erginlik ortadan kalkmaz. Ayrıca, mahkeme kararı ile de erginlik kazanılması mümkündür. Bazı durumların gerçekleşmesi durumunda çocuk normal ergenlik yaşı olan onsekiz yaşını doldurmamış olsa bile, hakim kararı ile ergin kılınması mümkündür. Ancak bunu için belirli şartlar altında mümkündür. Bunlar; küçüğün onbeş yaşını doldurmuş olması, erginliğe karar verilmesi isteminde bulunması, velisinin izni, çocuk vesayet altındaysa vesayet makamının izni ve denetim makamının onayı gerekir. Bu durumda çocuk medeni hakları kullanma bakımından tam ehliyetli bir yetişkin statüsü kazanır.

Fiil Ehliyeti Bakımından Kısıtlı Olmamak

Kısıtlı olmamak, fiil ehliyetinin olumsuz şartıdır, yani bu durumun bulunmaması halinde kişinin fiil ehliyeti olması gerekir. Kısıtlanan kimse, vesayet altına konulur ve kendisine bir vasi atanır.Kural olarak erginlerin tam ehliyetleri vardır ancak bazı hallerde, erginlerin fiil ehliyetleri kısıtlanır bu nedenler: savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi, bir yıldan daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı ceza mahkumiyeti, yaşlılığı, engelliği, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerin gerektiği gibi yönetilmediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilir. Kısıtlama kararı kesinleşince hemen kısıtlının yerleşim yeri ile nüfusa kayıtlı olduğu yerde ilân olunur. Kısıtlama, iyi niyetli üçüncü kişileri ilândan önce etkilemez. Ayırt etme gücüne sahip olmamanın sonuçlarına ilişkin hükümler saklıdır.

Fiil Ehliyetinin Türleri Nelerdir?

Fiil ehliyeti için aranan şartlarda eksiklik varsa, fiil ehliyetsizliğinden söz edilir. Burada eksik olan şarta göre fiil ehliyetsizliği, tam veya sınırlıdır. Kişi, ayırt etme gücüne sahip değilse tam ehliyetsizdir. Buna karşılık kişi, ayırt etme gücüne sahip olmakla birlikte, küçük veya kısıtlı ise sınırlı ehliyetsizler grubuna girer.

Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararları

  • Yargıtay 12.  Hukuk Dairesi 2014/20524 E., 2014/22848 K., 30.09.2014 T.

Dava açma ehliyeti, davacı olabilme ehliyetinden farklı olarak, davayı bizzat veya vekil vasıtasıyla açma ve takip etme ehliyetine verilen isimdir. Dava açma ehliyetine sahip olabilmek için HMK ve TMK’nun aradığı şartları taşımak gerekmektedir. TMK m. 9’a göre; “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hakedinebilir ve borç altına girebilir”. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, fiil ehliyetine sahip her gerçek ve tüzel kişi dava açma ehliyetine sahiptir. Tüzelkişiler, yetkili organlarını oluşturdukları anda fiil ehliyetine yani dava açma ehliyetine sahip olurlar. Tüzelkişiliği bulunmayan adi ortaklığın bu anlamda, dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.

Dava Ehliyetine İlişkin Yargıtay Kararları

  • Yargıtay 12.  Hukuk Dairesi 2014/4547 E., 2014/7784 K., 18.03.2014 T.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 19.12.2013 tarih, 2013/33833-40763 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Dava açma ehliyeti, davacı olabilme ehliyetinden farklı olarak, davayı bizzat veya vekil vasıtasıyla açma ve takip etme ehliyetineverilen isimdir. Dava açma ehliyetine sahip olabilmek için HMK ve TMK’nun aradığı şartları taşımak gerekmektedir. TMK m. 9’a göre; “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hakedinebilir ve borç altına girebilir”. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, fiil ehliyetine sahip her gerçek ve tüzelkişi dava açma ehliyetine sahiptir. Tüzelkişiler, yetkili organlarını oluşturdukları anda fiil ehliyetine yani dava açma ehliyetine sahip olurlar. Tüzelkişiliği bulunmayan adi ortaklığın bu anlamda, dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.

Ortaklığın Giderilmesi Davasında Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararları

  • Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/4759 E., 2016/8449 K., 17.10.2016 T.

Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. 
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılardan … temyiz etmiştir.
6100 sayılı’…nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı ..nın 9. maddesine göre, fiilehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı Kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re’sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir. 
Somut olaya gelince; davalı …’ın kısıtlı olduğu ve vasi olarak kendisine davalılardan …’ın atandığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davada taraf olarak gösterilen davalı … 
ile davalılardan kısıtlının vasisi … arasında menfaat çatışması bulunmaktadır. Kısıtlı …’ı bu davada temsil etmek üzere bir kayyım tayin edilmesi ve husumetin kayyıma yöneltilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi, diğer yandan davaya konu taşınmazlarda payı bulunmayan davalı … hakkındaki davanın husumetten reddi gerekirken bu hususun gözetilmemesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

  • Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/9677 E., 2017/2159 K., 21.03.2017 T.

Dava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir. 
Mahkemece, davanın kabulü ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … temyiz etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetinede sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı Kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma  hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re’sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir.

  • Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/17868 E., 2017/8159 K., 06.11.2017 T.

Dava, Ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.

Davacı vekili, 292 ve 273 Parsel sayılı taşınmazlardaki ortaklığın mümkünse aynen taksim, mümkün değil ise satış suretiyle giderilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı … vd. vekili temyiz etmiştir.
HMK’nın 27. maddesi hükmü uyarınca, davanın tarafları, müdahiller veyargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının en önemli unsurudur. 
HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan herkes davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51. maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 9. maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hakedinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.01.1976 günlü ve 477/12 sayılı kararına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma  hakkının bir sonucudur. Kısıtlanan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de sözü edilen haklardanyararlanma ehliyetini haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının kısıtlı olduğunun mahkemece öğrenilmesi halinde re’sen kanuni mümessile tebligat yapılması gerekir.

  • Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/1007 E., 2013/1449 K., 31.01.2013 T.

Dava, bir adet taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, ortaklığın satılarak giderilmesine karar verilmiş, hüküm davalılardan … tarafından temyiz edilmiştir. 
Dava konusu 500 ada 38 nolu parsele ait A blok 10 numaralı bağımsız bölüm paydaşlarından … 11.10.1995 doğumludur. Dava dilekçesi kanuni temsilcisi yerine reşit olmayan davalıya tebliğ edilerek yargılama sürdürülmüş ve hüküm yine kanuni temsilci yerine adı geçen davalıya tebliğ edilmiştir. 
6100 sayılı HMK.nun 50.maddesine göre, medeni haklardanyararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51.maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK.nun 9.maddesine göre, fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendifiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. 11. maddeye göre ise, erginlik 18 yaşının doldurulmasıyla başlar.
Yukarıda açıklanan kanun maddelerine ve Yargıtay HGK.nun 14.01.1976 gün ve 477/12 sayılı içtihadına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Reşit olmayan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de, sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetine haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının reşit olmadığının mahkemece her ne suretle olursa olsun öğrenilmesi halinde, re’sen kanuni mümessile, davanın devamı sırasında davalının reşit olması halinde ise, bizzat kendisine tebligat yapılarak sonucuna göre davanın yürütülmesi gerekir.

  • Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2013/1007 E., 2013/1449 K., 31.01.2013 T.

Dava, bir adet taşınmazdaki ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, ortaklığın satılarak giderilmesine karar verilmiş, hüküm davalılardan … tarafından temyiz edilmiştir. 
Dava konusu 500 ada 38 nolu parsele ait A blok 10 numaralı bağımsız bölüm paydaşlarından … 11.10.1995 doğumludur. Dava dilekçesi kanuni temsilcisi yerine reşit olmayan davalıya tebliğ edilerek yargılama sürdürülmüş ve hüküm yine kanuni temsilci yerine adı geçen davalıya tebliğ edilmiştir. 
6100 sayılı HMK.nun 50.maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Aynı kanunun 51.maddesine göre de, dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. 4721 sayılı TMK.nun 9.maddesine göre, fiilehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Aynı kanunun 10. maddesine göre de, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. 11. maddeye göre ise, erginlik 18 yaşının doldurulmasıyla başlar.
Yukarıda açıklanan kanun maddelerine ve Yargıtay HGK.nun 14.01.1976 gün ve 477/12 sayılı içtihadına göre, davada taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucudur. Reşit olmayan kimse; medeni hakları kullanma ehliyetinden yoksun bulunması nedeniyle her ne kadar kendisi dava açamaz ise de, sözü edilen haklardan yararlanma ehliyetine haiz bulunduğundan aleyhine dava açılabilir. Ancak, davalının reşit olmadığının mahkemece her ne suretle olursa olsun öğrenilmesi halinde, re’sen kanuni mümessile, davanın devamı sırasında davalının reşit olması halinde ise, bizzat kendisine tebligat yapılarak sonucuna göre davanın yürütülmesi gerekir. 
Olayımızda; paydaş … dava tarihinde onsekiz yaşından küçük olduğundan dava dilekçesinin yasal temsilcisine tebliğ edilmesi gerekirken, adı geçene bizzat tebligat yapılması doğru değildir. Bu itibarla, adı geçenin yasal temsilcisine tebligat yapılarak, yasaya uygun taraf teşkili sağlandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir

Hizmet Tespiti Davası Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/1346 E. 2019/2377 K., 13.03.2019 T.

Taraf ehliyeti, dava şartlarından olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 50. maddesinde Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hususu düzenlemiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 8. maddesi ise, her insanın hak ehliyetine sahip olduğu hükmünü içermektedir. Bunun sonucu olarak da medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan herkes davada taraf olabilme ehliyetine de sahip olacaktır.
Dava ehliyeti ise, kişinin kendisinin, ya da, yetkili kılacağı temsilcisinin aracılığı ile davayı takip etme ve usul işlemlerini yapabilme ehliyeti olup, fiil ehliyetinin varlığını gerektirir. Medeni Kanunun 10. maddesine göre ise, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiilehliyeti vardır. Taraf ehliyeti olmasına rağmen, Medeni Kanunun 14. maddesinde belirtildiği üzere, kişinin ayırt etme gücünün bulunmaması veya yaş küçüklüğü, ya da, kısıtlanması nedeniyle dava ehliyetinin bulunmadığının anlaşılması halinde, bu noksanlığın dava içerisinde giderilmesi mümkündür.

Sigorta Başlangıç Tarihinin Tespiti Davası Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/16843 E., 2016/12192 K., 06.10.2016 T.

Mahkemece, … Kurumu 4. … Kurulunun 07/09/2015 tarih ve 2015/4041 karar nolu raporuna göre davacının fiil ehliyetinin tam olmadığı ve vekaletname verilen 04/09/2013 tarihinde de fiil ehliyetine haiz olmadığı anlaşıldığından fiil ehliyetinin HMK’nın 114/d maddesinde sayılan dava şartı olması ve dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle aynı yasanın 115/2. maddesi gereğince dava şartı noksanlığından usulden davanın reddine karar verilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.fıkrasının (d) bendinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartı olarak kabul edilmiştir. Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan gerçek ve tüzel kişi davada taraf ehliyetine (HMK. m.50) ve medenî hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler de dava ehliyetine(HMK.m.51) sahiptir. Taraf ehliyeti; hak ehliyetinin, dava ehliyeti ise fiilehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir.

Alacak Davası Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/15913 E., 2012/33051 K., 13.11.2012 T.

Borçlu Ş…Ö…’de algılama bozukluğu, zeka geriliği olduğuna dair raporlar ile yine Kaş İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/11 Esas sayılı dosyasında Adli Tıp Kurumu tarafından alınan sağlık kurulu raporu dosyaya sunulmuş olup; Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen 27.03.2012 tarihli raporda; rahatsızlığın, borçlunun 14.08.2008 tarihi itibariyle de hukuki haklarını kullanmasına ve cezai yönden yargılanmasına engel teşkil eder nitelikte olduğu, şahsın hukuki ve cezai ehliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir.
4721 Sayılı TMK.’nun 9. maddesinde; fiil ehliyetine sahip kişilerin kendi fiilleriyle hak edinebilecekleri ve borç altına girebilecekleri belirtilmiş olup, yine aynı Yasada ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti olduğu (md 10), yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkesin bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahip bulunduğu (md 13), ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetinin olmadığı (md 14), Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı (md 15) ve ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri (md 16) düzenlenmiştir.

  • Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2010/51 E., 2010/1678 K., 09.02.2010 T.

Mahkemece; borçlu (mahcur) …’in fiil ehliyetinin bulunmaması nedeniyle geçersiz kredi sözleşmesine dayanılarak alacağın tahsilinin istenemeyeceği, sözleşmenin vasi tarafından imzalanmadığı için ona karşı da dava açılamayacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosya kapsamına göre … hakkında … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/998-1/28 sayılı, 13.9.2002 tarihli kararı ile eşi … vasi tayin edilmesine karar verilmiş, aynı mahkemenin 19.03.2007 tarihli ek kararı ile vesayetin uzatılmasına karar verildiği, mahcur … ile davacı banka arasında 6.1.2005 tarihli “Kredi sözleşmesi” akdedildiği anlaşılmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme kurumunun sözleşmeden ve haksız fiilden doğan borçlardan en önemli farkı, hiçbir ehliyet koşuluna bağlı olmamasıdır. Sebepsiz zenginleşmeden bir borç doğması için ne fakirleşenin nede zenginleşenin  fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın zenginleşme koşullarının gerçekleşmesi yeter. Ayrıca işlem ehliyeti veya sorumluluk ehliyeti aranmaz. Hak ehliyetine sahip olmak sebepsiz zenginleşme ilişkisinde taraf olmaya yeterlidir. Bu özellik, sebepsiz zenginleşme kurumunun denkleştirici adaleti sağlama işlevinin sonucudur. Burada önem taşıyan sadece haksız değer kaymalarının telafi edilmesidir (Prof. Dr.Turgut Öz, Sebepsiz Zenginleşme, 1990 . İst.).
Bu durumda kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada borçlunun fiilehliyeti bulunmadığı anlaşıldığına göre sözleşmenin geçerli olduğundan söz edilemez. Geçersiz sözleşmelerde ise herkes aldığını geri vermekle yükümlüdür. O halde mahkemece, davanın BK.nun 61-66 md.lerinde yer alan sebepsiz zenginleşme hükümleri esas alınmak suretiyle araştırma yapılarak oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. 
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 9.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

  • Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/32951 E., 2018/4695 K., 10.05.2018 T.

Fiil ehliyeti, Türk Medeni Kanunu’nun 9. ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiili ile hak elde edebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle, hak elde edebilmeyi ve borç altına girmeyi fiilehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırtım etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde; “Yaşının küçüklüğü yönünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da buna benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden olmayan herkes bu kanuna göre ayırtım etme gücüne sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. 
Türk Medeni Kanunu’nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesi bulunmaması nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz. 11/06/1941 gün ve 1941/4-21 sayılı içtihadı birleştirme kararının sonuç bölümünde, ayırtım gücünden yoksun olan kişilerin tasarruf ehliyetlerinin geçersiz olduğu açıkça vurgulanmıştır.

  • Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2008/12951 E., 2009/2797 K., 04.03.2009 T.,

Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

  • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/11246 E., 2018/10666 K., 28.05.2018 T.

Miras Davası Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/11246E., 2018/10666 K., 28.05.2018 T.

Davacı, miras bırakan babası İbrahim Kırıkkaya’nın, 2806 ve 2808 parsel sayılı taşınmazlarını 21.03.2011 tarihinde davalı …’a, 161 ve 162 parsel sayılı taşınmazlarını 02.06.2011 tarihinde davalı …’ya devrettiğini, bu temlikleri davalıların hilesi ile yaptığını, devir tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras bırakan adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, taşınmazları temlik eden …. temlik anında  fiil ehliyetini haiz olduğunu, 04.08.2011 tarihinde …. Hastanesinden alınan raporun bu durumu teyit ettiğini, devir işleminin geçerli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …,taşınmazları 2.000,00 TL bedel karşılığında satın aldığını,temlik tarihinde İbrahim Kırıkkaya’nın fiil ehliyetini haiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakan İbrahim’in temlik tarihlerinde  fiil ehliyetini haiz olmadığının……..raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

  • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/10514 E., 2018/8865 K., 09.04.2018 T.

Davacı, mirasbırakanı …’in yaşlılığından ve rahatsızlığından yararlanan davalının miras bırakana ait çekişme konusu 1111 parsel sayılı taşınmazın adına tescilini sağladığını, mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığını ve dava konusu temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanın ölene kadar fiil ehliyetini haiz olduğunu, hiç bir zaman vesayet altına alınmadığını, satışın gerçek olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. 
Mahkemece, … raporuna göre mirasbırakanın temlik tarihinde fiilehliyetine haiz olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

  • Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015/2536 E., 2017/6144 K, 06 .11.2017 T.

Davacılar; mirasbırakanları …’nun 09.01.2009 tarihinde 4949, 1141 ve 4942 parsel sayılı taşınmazlarını davalıya satış suretiyle devrettiğini, mirasbırakanları Kemalettin’in satıştan önce beyin felci geçirdiğini ve satış tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki payları oranında tapuya tescilini istemişlerdir. 
Davalı, taşınmazların satışının yapıldığı tarihlerde mirasbırakan … fiilehliyetinin mevcut olduğunu ve temliklerin mirasbırakan adına vekaleten davacılardan … tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. 
Mahkemece, mirasbırakan … akit tarihinde fiil ehliyetinin bulunduğunun Adli Tıp Kurumu raporuyla belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi …’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle temlik tarihi itibariyle miras bırakanın hukuki ehliyeti haiz olduğu Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan raporla saptanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davacıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.70.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 06.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Menfi Tespit Davası Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2011/16119 E., 2012/14980 K., 15.10.2012 T.

Davacı vekili, müvekkilinin 75 yaşında okuma yazması bulunmayan ve hukuki fiil ehliyetine sahip olmayan, eşi vefat etmiş bir kadın olduğunu, kendisine hile ile banka kredi sözleşmesi imzalatılıp taşınmazına ipotek tesis edildiğini ileri sürerek borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.Davalı banka vekili, ipoteğin 09.11.2006 tarihinde tesis olunduğunu ve hak düşürücü süre geçtiğinden hile iddiasının dinlenemeyeceğini, davacının hukuki fiil ehliyetine sahip olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın hukuki fiil ehliyetine sahip olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı banka vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle davacının 27.04.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporu ile 09.11.2006 tarihinde hukuki fiil ehliyetine sahip olmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 15.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sözleşmenin iptali Davası Fiil Ehliyeti Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/6889 E., 2019/501 K., 23.01.2019 T.

Mahkemece, Adli Tıp Kurulu’ndan rapor alınmış, alınan raporda dava konusu edilen işlem öncesi hastanelerden davacının fiili ehliyetinin yerinde olduğuna ilişkin alınan raporlara da dayanılarak 16.09.2010 tarihinde temlik edenin fiiliehliyetinin yerinde olduğu kanaati bildirilmiştir. Dosya içine alınan tarafları aynı olan ancak iptali istenen işlem yönünden farklılık arzeden emsal dosyalarda alınan raporlarda farklı görüşlerin hakim olduğu, başka bir dosyada alınan Adli Tıp Kurul raporunda davacının 2011 yılında fiiliehliyete sahip olmadığı görüşünün bildirildiği ancak sonrasında alınan Genel Kurul raporunda ise kişinin fiili ehliyete sahip olmadığı sonucuna varıldığı, benzer dosyalarda alınan raporlar arasında çelişkiler olduğu, bu hususun titizlikle incelenmesi gerektiği yapılan incelemeyle anlaşılmaktadır. …’in vekalet verdiği ve temlikname düzenlendiği tarihlerde fiili ehliyete sahip olup olmadığı konusunda davacının itirazlarını da giderecek şekilde Üniversitelerin ilgili ana bilim dallarında çalışan konusunda uzman bilirkişilerden Yargıtay, Mahkeme ve taraf denetimine elverişli bir bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

  • Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/503 E., 2018/5503 K., 11.09.2018 T.

Adli Tıp Kurumu raporundan asıl dava davalısı birleşen dava davacısının intifa hakkının tesis edildiği tarihte fiil ehliyetini haiz olduğu bu sebeple birleşen dava davalısı lehine kurulan intifa hakkının geçerli olduğu ve davaya konu taşınmazın birleşen dava davacısı tarafından kullanılmakta olduğu anlaşılmakla…

  • Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/22486E., 2017/13898 K., 9.11.2017 T.

keşideci muris …’un bononun düzenlendiği tarih itibariyle fiil ehliyetine engel bir akıl hastalığının olup olmadığı araştırılmalı, muris hakkındaki raporlar ile varsa tedavi evrakları, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir devlet hastanesine gönderilerek, keşideci konumunda olan murisin, bononun düzenlenme tarihi itibariyle fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığı belirlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Stj. Av. Işıl Su Yüzer
Av. Serhan Cantaş

Blog Yazılarımız: TMK Madde 8 – Hak Ehliyeti Nedir?