Sınai Mülkiyet Davalarında Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi

Paylaş:

5738 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun‟un 40.maddesi uyarınca, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. Yani ortaya çıkan bir uyuşmazlık durumunda Türk mahkemelerinin iç hukukta yetkisi bulunması halinde milletlerarası alanda da yetkisi bulunacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‟nda bahsedilen genel yetki ve özel yetki kuralları ile fikri ve sınai hakları düzenleyen Kanunlar ve Kanun Hükmündeki Kararnamelerdeki yetki kurallarına göre yetkili olan Türk mahkemeleri aynı zamanda milletlerarası yetkiye de sahip olacaktır.

Bu çalışmada yabancı unsurlu sınai mülkiyet davalarında Türk mahkemelerinin yetkisi incelenecek olup, öncelikle milletlerarası yetki kavramı tespit edilecek ardından sınai mülkiyet davalarında milletlerarası yetki üzerinde durulacaktır.

Genel Olarak Milletlerarası Yetki Kavramı

Yetki, coğrafi olarak davanın nerede görüleceğini ifade eder ve çeşitli tasniflere tabi tutulabilir. Bunlardan biri de milli yetki ve milletlerarası yetkidir. Milli yetki belirli bir ülkede çıkan uyuşmazlıkların hangi yerdeki görevli mahkemenin bakacağını düzenlemektedir. Milletlerarası yetki ise yabancılık unsuru taşıyan hukuki işlem ve ilişkilerden doğan davalarda hukuki korunma talep edilen devletin yetkili olup olmadığını, yetkili ise hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu düzenleyen yetki kurallarıdır.

Kavramda yer alan “milletlerarası” ibaresi, milletlerarası hukuka ait bir yetki düzeninin var olduğu izlenimini verebilir. Oysa, milletlerarası alanda ortaya çıkan özel hukuk uyuşmazlıklarının hangi ülke mahkemesinde görüleceğini belirleyen kuralları içeren bir genel sistem henüz kurulabilmiş değildir.1 Milletlerarası yetki kurallarını her ülkenin kendi Kanun koyucusu hangi tür davalarda mahkemelerinin yetkili olduğunu serbestçe düzenlenmektedir. Devletler, mahkemelerinin milletlerarası uyuşmazlıklardaki yetkisini düzenlerken, olay veya ilişkinin ülke ile bağlantısını nazara alacaklardır. Bunun yanında, ülkelerin uluslararası alanda taraf olduğu bir kısım sözleşmelerde kabul edilen ilkelere de riayet edilmesi gereklidir.2

Diğer yandan milletlerarası yetki bağlamında “münhasır yetki” ile “yarışan yetki” arasında ayrım yapılmalıdır. Devletlerin bazı durumlar için kendi usul hukuku düzeninde yalnızca kendi mahkemelerinin tek başına yetkili olacağını öngörmeleri münhasır yetki iken; herhangi bir sınırlama söz konusu değilse, aynı uyuşmazlık için birden çok devlerin mahkemelerinin yetkili olması yarışan yetkidir.3

Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi

Türk milletlerarası usul hukuku sadece çok az sayıda yazılı milletlerarası yetki kuralı içermektedir. Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi sadece bazı alanlarda doğrudan düzenlenmiştir. Bunun dışında yetkilendirme bakımından çifte fonksiyon ilkesi geçerli kılınmıştır.4 Türk hukukunda, bir davanın Türk mahkemelerinde görülebilmesi için davanın konusunun veya taraflarının Türkiye ile irtibatlı olması gerekmektedir.

Genel Yetki Kuralları

Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibarı ile yetki kuralları tayin eder (MÖHUK m.40). Buna göre yer itibarı ile yetkili bir mahkemenin bulunması milletlerarası yetkinin varlığı için yeterlidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‟ndaki genel ve özel yetki halleri ve diğer kanunlardaki özel yetki kuralları bulunan hallerde Türk mahkemeleri milletlerarası yetkiye sahiptir.5

Yargıtay bu konuda bir kararında “…5718 sayılı Milletler arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’un 40. maddesinde „Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibarıyla yetki kuralları tayin eder‟ hükmünün yer aldığı, bu itibarla bakıldığında, davalının HMK’nın 6. maddesi kapsamında yerleşim yerinin dava açıldığı tarih itibarıyla Türkiye’de bulunmadığı, 9. madde kapsamında mutad meskenin de Türkiye’de yer almadığı, davalının yabancı olduğu…6” şeklinde ifade ederek hem MÖHUK 40. madde hem de HMK 6. ve 9. maddeleri değerlendirerek kendi milletlerarası yetkisini belirlemiştir.

Özel Yetki Kuralları

HMK‟da genel yetki kurallarının yanında bazı durumlar bakımından özel olarak yetkili mahkemelere düzenlenmiştir. Bununla ilgili olarak Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine ilişkin özel kurallar ise, MÖHUK‟un 41 ila 46.maddelerinde yer almaktadır. Bu maddelerde, yabancılık unsuru taşıyan bazı hukuki işlem ve ilişkiler bakımından Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi doğrudan düzenlenmektedir.7 Özel yetki halleri söz konusu olduğunda iç hukukun yetki kurallarına bakılmaksızın özel yetki kuralı çerçevesinde Türk mahkemelerinde dava açılabilecektir.

Sınai Mülkiyet Hukukunda Mahkemelerin Milletlerarası Yetkisi

GENEL OLARAK FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

1. Fikri Mülkiyet Kavramı

Fikri mülkiyet hakları genel olarak bakıldığında bir kişinin düşünsel ürünleri olup mutlak haklardandır. Günümüzde fikri haklar kavramı, hem sınai hakları hem de eser sahibinin hakları ile bağlantılı hakları kapsayan geniş bir anlamda kullanılmaya başlamıştır.8

Fikri mülkiyet hakları hem milli hukuk hem de milletlerarası hukukta koruma altına alınmıştır. 1883 tarihli Paris Sözleşmesi ile 1886 tarihli Bern Sözleşmesi Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü‟nün (WIPO) temellerini oluşturmuştur. Türkiye 1976 yılında bu örgüte üye olmuştur. 1994 yılında bu amaçla Türk Patent ve Marka Kurumu kurulmuş olup ayrıca 2016 tarihinde Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü nezdinde yapılan Genel Kurul görüşmesiyle Uluslararası Patent Araştırma ve İnceleme Otoritesi olmuştur.

Fikri ve Sınai hakların korunması için ülkemizde çeşitli mevzuatlar ve kararnameler çıkarılmıştır. Fikri haklar 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda düzenlenmekteyken, sınai haklar ise 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununda düzenlenmiştir. Ayrıca 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gibi birçok kararname bulunmaktadır.

2. Fikri Mülkiyetin Alanına Giren Konular

Fikri hakların konusu içine, sınai haklar olarak: buluşlar, endüstriyel tasarımlar, markalar, coğrafi işaretler, entegre devre topografyaları, yeni bitki çeşitleri girerken; eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar olarak ise: hem eser sahipleri hem de icracı sanatçılar, fonograf yapımcıları, Radyo / TV kuruluşları ve film yapımcıları girmektedir.9 Burada her ikisi için uygulanacak hukuk açışından bir fark yoktur.

Sınaî mülkiyet kavramı, sanayide ve tarımdaki buluşların, yeniliklerin, yeni tasarımların ve özgün çalışmaların ilk uygulayıcıları adına kayıt edilmesini ve böylece ilk uygulayıcıların ürünü üretme ve ürünü satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir hakkın tanımıdır10.

3. Tescil İlkesi

Kara Avrupa‟sı hukuk ailesine mensup Türk hukukunda sınai haklar bakımından tescil ilkesi kabul edilmiştir.11 Fikri haklar açısından kanunun 13.maddesinde sinema ve müzik eserlerinin kayıt ve tescili zorunlu tutulup diğerleri için herhangi bir zo runluluk öngörülmemiştir. Anglo-Sakson ülkelerinde ise hem fikri haklar hem de sınai haklar açısından her ikisi de tescile tabi tutulmuştur.

Sınai mülkiyet hakları açısından bu hakların elde edilmesi ve korunması için kural olarak patent ofislerinde tescil ettirilmelidir. Türkiye‟de tescil işlemlerini eski adıyla Türk Patent Enstitüsü (TPE), yeni adıyla Türk Patent ve Marka Kurumu (Türk Patent) yapmaktadır.12 Türk Patent, sınai mülkiyet haklarının etkili bir şekilde korunmasına ve ticarileştirilmesine katkı sağlamayı amaçlamaktadır.

4. Ülkesellik İlkesi

MÖHUK m.23‟e göre fikrî mülkiyete ilişkin haklar, hangi ülkenin hukukuna göre koruma talep ediliyorsa o hukuka tâbidir. Taraflar, fikrî mülkiyet hakkının ihlâlinden doğan talepler hakkında, ihlâlden sonra mahkemenin hukukunun uygulanmasını kararlaştırabilirler. Maddede bahsi geçen koruma talep edilen ülke hukuku kavramından ülkesellik ilkesi anlaşılmalıdır. Fikri ve sınai hakların herhangi bir ülke hukuku çerçevesinde korunması için o hakkın varlığının koruma talep edilen ülke hukukunda tanınması gerekir ve bu haklar ancak varlığını tanıyan ülke sınırları içinde ve yine bu ülkenin hukuk kuralları ile korunur. Yani örneğin bir ülkede alınan patent, tescil yaptırmadığı başka bir ülkede sonuç doğurmaz.

Bu ilkenin iki önemli sonucu bulunmaktadır. Bunlardan ilki, korumanın ancak, koruma şartı olarak aranan eylemin gerçekleştiği ülkedeki ulusal kanunla belirlenmesidir. İkincisi ise, bu şekilde belirlenen ülke kanununun sağladığı korumanın doğal olarak o ülke coğrafi alanı ile sınırlı olmasıdır.13 Bu ilke gereği her devlet kendi ülkesi içindeki ihlallerde hak sahiplerinin, kendi ülkesinde tanınan hukuk yollarını kullanmasına imkan verir. Yargıtay ülkesellik ilkesini gözeterek bir kararında “söz konusu patentin Almanya’da tescilli olması nedeni ile bu davanın Almanya’da görülmesi için, ihlale konu fiillerin de Almanya sınırları içerisinde gerçekleşmiş olması gerektiğini, aksi halde patent tescilinin, sahibine korunduğu ülkenin sınırlarını aşan bir koruma sağlayacağı ve bunun da ülkesellik prensibine aykırı olacağını…”14 ifade etmiştir.

Söz konusu ilkeden yabancılar da vatandaş olup olmamasına bakılmadan yararlanabilir. 1883 Paris Anlaşması 2. ve 3.maddeye göre birlik üye ülke vatandaşları veya bu ülkelerden birinde ikametgahı veya ticari işletmesi bulunan kişiler korumadan faydalanabilir. Ayrıca, Türk devleti tarafından karşılıklılık şartını taşıyan kişiler de korumadan faydalanacaktır.

Fikri ve sınai hakların korunmasında irade serbestisi prensibine yer verilip verilemeyeceği sorusuna doktrinde, ülkesellik prensibinden dolayı olumlu cevap vermenin mümkün olmadığı belirtilse de, gerek karşılaştırmalı hukukta ve gerekse de MÖHUK m. 23(2) düzenlemesinde, sınırlı hukuk seçimine yer verilmiştir.15 İsviçre hukukunda ve Roma II Tüzüğü‟nde fikri ve sınai hakların haksız fiil netliğindeki ihlalinden sonra kişilere yetkili hukuk seçimi imkanı tanınmıştır. Türkiye‟de de buna paralel bir imkan tanınmıştır. Ancak hukuk seçiminin söz konusu olabilmesi için hakkın ihlalinin tespit edilmiş olması gerekir.

Sınai Hakların Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmeler

Sınai mülkiyet hukukuna ilişkin her ülkenin kendi hukuk kuralları bulunmaktadır. Bununla birlikte, farklı hukuk sistemleri arasında temel hususlarda bazı benzerlikler vardır. Buna göre, pek çok millî hukuk sisteminde, davacı veya davalının o ülkede yerleşim yerinin olması veya o ülkenin vatandaşı olması veya haksız fiilin o ülkede gerçekleşmiş olması millî mahkemelerin yargı yetkisinin bulunması için aranmaktadır.16

Ülkesellik ilkesi mahkemelerin milletlerarası yetkisinin belirlenmesinde önem arz etmektedir. Açıklandığı üzere bu ilke gereği koruma, devletin egemenlik sınırları içinde etkindir. Ancak, davalının tescilden doğan hakka tecavüzde bulunduğu ülkeden başka yerlerde malvarlığının bulunduğunun bilindiği durumlarda davacının parasal talebi söz konusu ise davanın, davalının malvarlığının bulunduğu ülkedeki mahkemede açılması mantıklı görünmektedir. Ayrıca, davalının, buluşun tescil edildiği ülkeden başka bir ülkede yerleşik olması durumunda davacının, davalının yerleşik olduğu ülkede geçici hukuki koruma tedbiri talebinde bulunması da gündeme gelebilir.17

Sınai haklara ilişkin davalarda mahkemelerin milletlerarası yetkisine ilişkin hükümler çeşitli milletlerarası sözleşmelerde düzenlenmiştir. Sınai hakların; markaların, patentlerin, endüstriyel tasarımların, ticaret unvanlarının, coğrafi ad ve işaretler ile meşe ad ve işaretlerinin korunmasına ve haksız rekabete ilişkin ilk sözleşme 20 Mart 1883 tarihinde imzalanan Paris Sözleşmesidir. Bu anlaşma birlik oluşturmayı amaçlamış ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünün temellerini atmıştır.

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri bakımından 1968 tarihli Medeni ve Ticarî Meselelerde Mahkemelerin Yetkisi ile Yargı Kararlarının Tenfizi Hakkındaki Brüksel Sözleşmesi‟nin gözden geçirilerek yenilendiği 2000 tarihli 44/2001 sayılı Konsey Tüzüğü yürürlüktedir. Ayrıca, Avrupa Birliği‟ne üye devletler ile Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA)598 devletleri arasında imzalanan ve Brüksel Sözleşmesi‟ne paralel bir Sözleşme olan 1988 tarihli Lugano Sözleşmesi imzalanmıştır.18

Brüksel Sözleşmesi uyarınca patentin tescil ve geçerliliğine ilişkin davalarda tescilin talep edildiği veya yapıldığı veya milletlerarası bir anlaşma gereğince yapılmış kabul edildiği âkit devletin mahkemeleri münhasıran yetkilidir. Hakkın ihlâline ilişkin davalarda ise genel yetkili mahkeme (Sözleşme m.2) davalının yerleşim yeri mahkemesi ve haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesidir. (Sözleşme m.5/3).

44/2001 Konsey Tüzüğü‟nde geçen ifade “Yargı yetkisi kuralları davalının ikametgahı mahkemesine ek olarak, mahkeme ve uyuşmazlık arasındaki yakın ilişkiye dayalı olarak veya adaletin idare edilmesini kolaylaştırmaya yönelik alternatif temellerle tamamlanmalıdır.” olduğundan, davalının ikametgahı genel yetkili mahkeme olarak anlaşılmaktadır.

Tüzüğün 22. Maddesinde münhasır yetki düzenlenmekte olup 4.fıkrasında “Patent, ticari marka, tasarım veya depo edilmesi veya tescili gereken benzer hakların tescili veya geçerliliği ile ilgili davalarda, tevdiatın veya tescilin uygulandığı, gerçekleştirildiği veya bir Topluluk dokümanı veya gerçekleşmiş olduğu varsayılan uluslararası bir sözleşmenin koşullarının kapsamına girdiği Üye Devlet mahkemeleri yetkilidir. 5 Ekim 1973 tarihinde Münih’te imzalanmış olan Avrupa Patentlerinin Tahsisi Sözleşmesi uyarınca Avrupa Patent Bürosu‟nun yargı yetkisi saklı kalmak kaydıyla, her Üye Devlet mahkemeleri, o Devlet için tahsis edilen herhangi bir Avrupa patentinin tescili veya geçerliliğine ilişkin davalarda ikametten bağımsız olarak münhasıran yargı yetkisine sahiptir.” ifade edilmiştir.

16 Eylül 1988 tarihli Özel Hukuk ve Ticaret Hukuku Konularda Yetki Kuralları ve Kararların Tenfizine ilişkin Lugano Sözleşmesi imzalanmıştır. Sınai mülkiyet haklarında Brüksel Sözleşmesi‟nde olduğu gibi genel kural olarak davalının yerleşim yeri esas alınmıştır. Tescil ve geçerliliğe ilişkin davalar bakımından ise Brüksel Sözleşmesi ile aynı şekilde münhasır yetki kuralı getirilmiştir19

Sonuç olarak Brüksel ve Lugano Antlaşmaları ile Konsey Tüzüğü‟nde fikrî hakların hükümsüzlüğüne ilişki davalarda mahkemelerin yetkisi, ‘münhasır yetki’ kaidesi olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Zaten, doktrinde de fikrî hakların tesciline veya geçersizliğine ilişkin davalarda ya da kısaca bir fikrî hakkın hükümsüz olduğuna ilişkin davalarda mahkemenin yetkisinin ‘münhasır yetki’ olduğu hususunda hiçbir tereddüt bulunmamaktadır.20

Sınai Haklara İlişkin Davalarda Türk Mahkemelerinin Yetkisi

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin başvuruları, tescil ve tescil sonrası işlemleri ve bu hakların ihlaline dair hukuki ve cezai yaptırımları kapsar.

Kanunun 156.maddesi uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumunun aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Kurumun kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin TURKPATENT aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir.

Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesiyken, davacının Türkiye‟de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde ise yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemesi yetkili kılınmıştır.

Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine dava açılacağında davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili olması öngörülmüştür. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai mülkiyet hak sahibinin Türkiye‟de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, kurum merkezinde dava açılacaktır.

SMK m.156 düzenlemesine göre yer itibariyle yetki kuralları aynı zamanda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini de düzenlemektedir(MÖHUK 40). Hususen marka, patent, tasarım veya coğrafi işaretlerin tescil, terkin, iptal veya tahsisine ilişkin davalar bakımından, milletlerarası usul hukuku anlamında münhasır nitelik taşımaktadır. Bu tür davalar bakımından, bahse konu yetki kuralları, HMK‟nın 12.maddesindeki yetki kuralı ile örtüşmektedir. Bu konularda nihai yerel ve milletlerarası yetkili mahkeme, Türk Patent ve Marka Kurumu‟nun bulunduğu Ankara mahkemeleridir.21

Sonuç

Sınai mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin çok sayıda uluslararası anlaşma imzalanmıştır ve birçoğuna Türkiye taraf konumda bulunmaktadır. Ülkemizde de söz konusu hakların korunması adına çeşitli kanunlar ve kararnameler çıkarılmış olup, uluslararası anlaşmalarla kabul edilen kurallara paralel olarak düzenleme yapılmıştır. Sınai mülkiyet hakları ülkesellik ilkesi çerçevesinde korunmakla birlikte, Türkiye‟de Türk hukuku korumasından yararlanabilmesi için Türk vatandaşı olması zorunlu tutulmamıştır. Bahsedilen uluslararası anlaşmalara göre başvuru ve talepte bulunma hakkına sahip kişiler ile Türkiye‟de ikametgahı bulunan veya sınai ve ticari faaliyette bulunan kişiler ile karşılıklılık ilkesi gereği bu şartları taşıyan kişiler de korumadan yararlanacaktır. Ve söz konusu mahkeme Ankara mahkemeleridir.

KAYNAKÇA

  •  Arıkan, Ayşe Saadet (2007), Avrupa Topluluğu’nda Fikri-Sınai Mülkiyet Hakları Ve
  • Son Gelişmeler, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi C: 7, N:1 s.149-173
  • Bozkurt Yüksel, Armağan Ebru (2008), “Patent Uyuşmazlıklarının Çözüm Yolları” (Doktora), Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı
  • Can Hacı/ Tuna Ekin (2019), Milletlerarası Usul Hukuku, 2. Baskı, Adalet, Ankara
  • Doğan, Vahit (2020), Milletlerarası Özel Hukuk, 5. Baskı, Savaş, Ankara
  •  Erdem, B. Bahadır (2005), Fikri Haklara İlişkin Davalarda Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisinin Niteliği, Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, S.3 s.687-699
  • Erdem, B. Bahadır (2003), Fikrî Hukukta Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, Beta, İstanbul (Milletlerarası Yetki)
  • Erdem, B.Bahadır (2002),
  • Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Fikri Haklar Özel İhtisas Komisyonu Raporu (2000), Ankara, DPT
  • Suluk, Cahit / Saraç, Tahir / Nal, Temel (2019), Fikri Mülkiyet Hukuku, 3. Bası, Seçkin, Ankara
  • Şanlı Cemal/ Esen Emre/ Ataman-Figenmeşe İnci (2019), Milletlerarası Özel Hukuk, 7. Bası, İstanbul
  • Türkekul, Erdem (2002), “Uluslararası Alanda ve Türkiye‟de Bağlantılı Haklar” (Yüksek Lisans), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
  • “Türk Patent Tarihçe”, < http://turkpatent.gov.tr/ >, s.e.t. 01.05.2020
  • Yalçıner, Uğur G. (2002), Sınai Mülkiyetin İlkeleri, Ankara, Metal Ofset
  • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2015/13461 E., 2015/13880 K.
  • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2014/3684 E., 2014/6965K.
  • Patent Hakkının Korunmasına Ve Patent Hakkına İlişkin Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk, 2.Baskı, Beta

Blog Yazılarımız:

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU KAPSAMINDA “AÇIK RIZA”