Haksız Tahrik Nedir? Haksız Tahrik Unsurları Nelerdir?

Paylaş:

HAKSIZ TAHRİK


GİRİŞ

Kusurluluğu azaltan veyahut da tamamen ortadan kaldıran haller Türk Ceza Kanunu’nda sayılmıştır. Kusurun tamamen ortadan kalktığı hallerde faile ceza verilemeyeceği; kusurun azaldığı hallerde ise kusurla orantılı olarak failin cezasında indirime gidileceği düzenlenmiştir.

Yaş küçüklüğü, sağır ve dilsizlik, akıl hastalığı, zorunluluk hali, haksız tahrik, geçici nedenler, alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olma halleri kanunumuzda kusurluluğu etkileyen haller olarak sayılmıştır. Bu nedenlerin varlığı halinde failin mevcut haksız fiilinden dolayı kınanabilirliği azalmaktadır. Biz bu nedenlerden haksız tahrik üzerinde duracağız.

HAKSIZ TAHRİKİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Haksız tahrik bir hukuka uygunluk sebebi değildir. Ancak failin kusur yeteneğini azaltan ve cezanın indirilmesini gerektiren bireysel bir nedendir. Türk Ceza Kanunu’na göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren hallerde on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası gerektiren hallerde ise on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilecektir. Diğer durumlarda ise verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılacaktır.

Haksız tahrik altında bulunan fail birden fazla suç işlemiş ise haksız tahrik her bir suç bakımından ayrı ayrı uygulanır. Bununla birlikte suçun mağduru birden fazla hareketi ile faili tahrik etmiş ise her bir haksız hareket için haksız tahrik indirimi uygulanmayacaktır.

Haksız tahrikle ilgili herhangi bir sınırlandırmaya gidilmediği için tüm suçlara uygulanabilmesi mümkündür. Ancak Yargıtay çeşitli kararlarında cinsel suçlar, yağma, korku ve panik yaratacak şekilde ateş etmek ve malvarlığına karşı işlenen zimmet, rüşvet, irtikap ve hırsızlık gibi suçlar bakımından haksız tahrik hükümleri uygulamamaktadır. Bununla beraber söz konusu durumla ilgili herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı için olayın özelliklerine uygun olması durumunda haksız tahrikin bu suçlar bakımından da uygulanması gerekir.

HAKSIZ TAHRİKİN ŞARTLARI NELERDİR?

1. Tahrike Sebep Olan Bir Eylemin Mevcudiyeti

Haksız tahrikin uygulanabilmesinin ilk şartı tahrike sebebiyet veren bir eylemin bulunmasıdır. Bu şart, söz konusu eylemin illa da bir suç oluşturması gerektiği anlamına gelmemektedir. Tahrike sebep olacak boyutta olması ve haksız olması yeterlidir.

Haksız eylemin objektif olarak gerçekleşmesi yeterlidir, eylemin mutlaka failin huzurunda gerçekleşmesi ya da bizzat failde vücut bulması gerekmemektedir. Failin ailesine, yakınlarına veya eşyasına karşı gerçekleştirilen bir haksız eylem de bu indirimin uygulanmasını haklı kılar. Kanunda hangi eylemlerin haksız tahrik oluşturacağına dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yüzden haksız olması şartıyla her eylem haksız tahrike neden olması mümkündür.

Hukuka uygunluk sebebi içinde hareket eden kişinin hareketine karşı gerçekleştirilen harekete, haksız tahrik hükümleri uygulanamaz. Ancak bunun için hukuka uygunluk sebeplerinin koşullarının olayda gerçekleşmiş olması gerekir; koşulları gerçekleşmemiş ise, bu durumda yapılan hareket haksız tahrik oluşturabilir. Bununla birlikte, mazeret sebebi içinde hareket eden kişinin hareketi haksızlığını koruduğundan haksız tahrik oluşturabilir.

2. Söz konusu eylemin haksız olması

Failin haksız tahrik kurumundan yararlanabilmesi için tahrike sebep olan bir eylemin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda bu eylemin haksız da olması gerekmektedir. Faile yönelik olarak gerçekleştirilen eylemin haksızlık unsurunu taşıyıp taşımadığını yargılamayı yapan hâkim takdir eder. Hakkın kötüye kullanılmasını oluşturmayan bir hakkın kullanılması durumunda mağdurun hareketi failde hiddet ya da şiddetli elem meydana getirmiş olsa dahi haksız tahrik hükümleri uygulanmaz. Çünkü eylem hukukun izin verdiği sınırlar içerisindedir.
Haksız eylem oluşturan ilk hareketi yapan kişi karşısındakinin benzer şekilde tepki vermesi durumunda haksız tahrik altında bulunduğunu ileri süremez. Ancak kendisinin haksız eylemine karşılık olarak sergilenen haksız eylem çok aşırı ise bu durumda kişi ilk haksız eylemi yapan olsa bile haksız tahrikten yararlanması gündeme gelebilir.

3. Bu eylemin Failde Hiddet veya Şiddetli Bir Elem Doğurması

Failin haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilmesi için haksız bir eylemin gerçekleştirilmiş olması yetmez. Failin bu haksız eylem dolayısıyla hiddet veya şiddetli eleme kapılmış olması da gerekmektedir. Burada haksız eylemle failde meydana gelen hiddet veya şiddetli elem arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır. Haksız eylem failde hiddet veya şiddetli elem oluşturmamışsa veya fail başka bir sebepten dolayı hiddet veya şiddetli eleme kapıldıysa haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkün olmayacaktır. Hiddet, failin haksız eylemin etkisi ile gazap ve öfke duygularına kapılması ve yaşadığı bu hiddetin onun suç işlemesine neden olmasıdır. Şiddetli elem ise, failin haksız eylem yüzünden çok derin bir üzüntü içerisine girmek suretiyle suç işlemesidir.

Hiddet ve şiddetli elem duyguları kişiden kişiye değişebilen sübjektif durumlar olduğundan hakim somut olayla ilgili değerlendirme yaparken bu hususu takdir etmelidir. Ancak hakim değerlendirmesini yaparken failin değil de normal bir insanın tepkilerini dikkate alarak karar vermelidir. Failin aşırı duygusal ya da alıngan olması durumunda tahrik uygulaması söz konusu olmayabilir.

Haksız eylemden sonra hangi zaman aralığında suçun işlenmesi durumunda haksız tahrik oluşacağı sorusu gelebilir. Belirtmek gerekir ki, bu konuda saat veya gün olarak belirli bir süre vermek mümkün değildir. Olayın koşullarında normal bir kişinin hiddet ve eleme kapılıp kapılmayacağı değerlendirilir, yani objektif bir değerlendirmenin ardından karar verilir.

4. Haksız Eylem ile Suç Arasında Nedensellik Bağının Bulunması

Failin haksız tahrik hükmünden yararlanabilmesi için, haksız eylemin neden olduğu hiddet veya elemin etkisi altındayken ve bu duruma bir tepki olarak suçu işlemiş olması gerekmektedir. Failin haksız eyleminin ardından oluşan psikolojik hali ile işlediği suç arasında nedensellik bağının kurulması zorunludur.

Haksız eylem gerçekleştirilmemiş olsaydı, çok büyük olasılıkla suç da işlenmeyecekti ya da en azından daha hafif bir suç işlenecekti denilebiliyorsa, işte o zaman haksız eylemle failin işlediği suç arasında nedensellik bağı kurulmuş sayılır. İşlenen suçla haksız eylem arasında doğrudan bir ilişki yoksa nedenselliğin bulunduğundan bahsetmek doğru olmayacaktır.

Failin işlediği suçun haksız eylemin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemden kaynaklanmayıp başka bir sebebe dayanması durumunda işlenen suç ile haksız eylem arasında bir nedensellik bağının bulunduğunu söylemeyiz.

5. Suçun Tahriki Oluşturan Haksız Eylemi Gerçekleştiren Kimseye Karşı İşlenmiş Olması

Bir olayda haksız tahrik hükümlerinin geçerli olması için bir diğer koşul suçun doğrudan haksız tahrik eylemini yapan kişiye karşı işlenmiş olmasıdır. Fail suçu, haksız eylem yüzünden içerisine düştüğü ruh halinin bir sonucu olarak işlediği için suçun mağdurunun da muhakkak haksız eylemi gerçekleştiren kişi olması gereklidir. Suçun illa haksız eylemi gerçekleştiren kişinin şahsına yönelik olması gerekmemektedir. Kişinin malına zarar verilmesi durumunda da bu koşul gerçekleşmiş sayılır ve haksız tahrik uygulanabilir. Failin tepki olarak işlediği suç, kendisine atfedilecek bir kusuru olmaksızın hata veya başka bir arıza nedeniyle haksız eylemi gerçekleştirerek tahrik eden kişiden başka birisine karşı işlenmiş olursa bu durumda Türk Ceza Kanunu’nun 30/3.maddesindeki hataya ilişkin düzenleme uygulanmalıdır. Somut olayın koşullarına göre fail bu hatasından yararlanır ve hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanır.

Tahriki oluşturan haksız eylemle bu eyleme tepki olarak işlenen suç arasında bir orantı bulunması gerekip gerekmediği konusunda doktrinde ve Yargıtay kararlarında farklı görüşler bulunmaktadır. Orantının şart olmadığını ileri süren görüş kanunda bu hususta bir hüküm bulunmamasına dayanmaktadır. Ancak yine de ikisi arasında bir oran olması gerektiğini savunanlar, tahrik eylemi ile suç arasında bir orantı olmaması halinde, aradaki nedensellik bağının da ortadan kalkacağını ileri sürmektedirler.

İLK HAKSIZ HAREKET TESPİTİ

Haksız tahrik uygulamasında ilk haksız hareketin kimde geldiği tespiti gereklidir. Zira ilk haksız hareketi fail kendisi yapmışsa, ceza indiriminden yararlanamaz. Haksız tahrik uygulamasında temel kural, ilk haksız hareketin mağdur tarafından gerçekleştirilmesidir. Failin ceza indiriminden yararlanabilmesi için haksız tahrik teşkil eden fiilin bizzat mağdurdan kaynaklanması gerekir. Aksi takdirde, üçüncü kişilerin haksız fiili nedeniyle mağdura karşı bir suç işleyen fail haksız tahrik hükümlerinden yararlanamaz. Mağdurun ilk haksız hareketi ise, faile veya failin yakınlarına yönelik olabilir. Burada önemli olan ilk haksız fiilin mağdurdan kaynaklanmış olmasıdır.

HAKSIZ TAHRİKLE BİR ARADA BULUNMAYACAK SUÇLAR

Tahrikin uygulanmasının düzenlemeyle bağdaşmayacağı suçlar şunlardır:

  • Soykırım
  • İnsanlığa karşı suçlar
  • Göçmen kaçakçılığı
  • İnsan ticareti
  • Genel ahlaka karşı suçlar
  • Aile düzenine karşı suçlar
  • Ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar
  • Kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişine karşı suçlar
  • Adliyeye karşı suçlar

HAKSIZ TAHRİK HÜKÜMLERİ

Haksız tahrik altında suç işleyen kişiye;

  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla,
  • Müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
  • Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

TCK m. 29’a göre haksız tahrikin etkisi altındayken bir suç işlendiğinde, faile verilecek cezada indirim yapılacağı öngörülmüştür. Mahkeme kanun hükmünde belirtilen çerçevede, failin haksız fiilden etkilenme derecesine göre indirim uygulayacaktır. Kanun koyucu tahrik halinde tahrikin ağırlığının tespiti ve indirim oranını, tahrikin derecesinin her olayda farklı olabileceği düşüncesiyle hakime bırakmıştır. Dolayısıyla hakim, tahrikin yoğunluğuna göre, haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirimi tespit edecektir. Hakim bunu yaparken, objektif bir değerlendirme yapmalıdır. Ancak, failin tahrik altında hareket edip etmediği konusunda, her somut olayın ayrıntıları ve özel durumları da tespit edilmelidir.

Hakim önüne gelen olayda, olayın tüm özelliklerini, suçun işleniş şeklini, tahrik edenin ve mağdurun sosyal durumlarını, yöresel koşullarını dikkate almalıdır. Fail ile mağdur arasında mevcut olan, geçmişe dayanan ilişki, yapılacak olan değerlendirmede önem arz etmektedir ve mutlaka dikkate alınmalıdır.

Bazı suçların haksız tahrik altında işlenmesi halinde ceza verilmemesini öngören özel düzenlemeler vardır. Örneğin, karşılıklı hakaret halinde taraflardan birine veya her ikisine ceza verilmeyebilir. Başka bir deyişle TCK, Hakaret Suçu açısından haksız tahrik kurumunu özel bir hükümle düzenlemiştir.

HAKSIZ TAHRİK HAKKINDA YARGITAY KARARLARI


Haksız Tahrikin Zamanı ve Verilen Tepkide Orantılılık Olması Gerektiği Hakkında Yargıtay Kararı

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2007/1163 K.2008/21 Sayılı 12.2.2008 Tarihli Kararı

Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail ve mağdurun yekdiğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmedikleri göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.

İlk Haksız Hareketin Kimden Geldiğinin Belirlenemediği Durum Hakkında Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 1.Ceza Dairesi E.2015/1150 K.2015/4733 Sayılı 07.10.2015 Tarihli Kararı

İlk haksız hareketin kimden geldiğinin belirlenemediği hallerde, haksız tahrikin koşullarının oluşup oluşmadığını mahkeme tartışmalı, uygulanması gerektiği kanaatine varır ise sanık lehine asgari oranda tahrik indirimi yapılmalıdır.

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2001/1587 K.2002/367 Sayılı Kararı

Bir kavga sırasında ilk haksız hareketin hangi taraftan kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde anlaşılamıyorsa, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği, bu durum sanık lehine yorumlanarak TCK 29. maddede düzenlenen haksız tahrik indirimi hükümlerinin sanık hakkında uygulanması gerekir.

Haksız Tahrikin Üzerinden Fazla Zaman Geçmesi Halinde Yargıtay Kararı

Somut olayda, bir yıl önceki olayın etkisiyle, olay günü sabah erken saatlerde yanına arkadaşını alıp, üzerinde bıçak da olduğu halde taksi tutarak mağdurun okula giderken kullandığı güzergaha gelen ve sanıkla burada karşılaşmayı sağlayarak ona saldıran sanığın, bu davranışı karşısında, mağdur tarafından sanığa ve arkadaşına sandalye ile veya yumrukla vurulmuş olmasının haksız tahriki oluşturmayacağı, başka bir deyişle olaya kendi haksız hareketleriyle neden olan sanığa yönelik olarak mağdurdan kaynaklanan ve sanığın hareketleriyle orantılı olduğu anlaşılan hareketlerin haksız tahrik nedeni olarak değerlendirilemeyeceği ortadadır. Buna karşılık, olaydan yaklaşık bir yıl önce mağdur tarafından sanığın nişanlısı Naile’ye yönelik olarak kısa bir zaman dilimi içerisinde iki kez sarkıntılıkta bulunulmuş olması, sanık açısından haksız tahriki oluşturur. Ancak, her ne kadar sarkıntılık fiilinin iki kez tekrarlanmış olması nedeniyle haksız tahrik düzeyinin en hafifin üzerinde olduğu söylenebilirse de en ağır düzeyde olduğu da kabul edilemez. Bu nedenlerle, sanığın cezasından haksız tahrik nedeniyle 1/4 ila 3/4 oranları arasında, tahrikin ulaştığı düzey de dikkate alınarak hakkaniyete uygun olması açısından 1/4 oranına daha yakın bir nispette indirim yapılması gerekirken, olayda koşulları oluşmadığı halde en üst oranda indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayin edilmiş olması hukuka aykırıdır.

Blog Yazılarımız:

Etkin Pişmanlık Nedir?

Stj. Av. Rümeysa Özatlı
Av. Serhan Cantaş