Velayet Davası Nedir? Velayetin Değiştirilmesi Davası Nedir?

Velayet davası ve velayetin değiştirilmesi davasına değinmeden önce genel olarak velayetin ne olduğu, velayet hakkına kimlerin sahip olduğu, devir edilebilir bir hak olup olmadığı, kaldırma usulünün ne olduğu gibi konulara değinmekte fayda olduğunu düşünmekteyiz.

Velayet Nedir?

Velayet, küçüklerin ve kimi zaman kısıtlı ergin çocukların hem şahıslarına hem de mallarına özen gösterme ve onları temsil etme konusunda ana ve babaya kanunun yüklediği yükümlülükler ve bundan kaynaklı haklar bütünüdür. 

Velayet Hakkına Kimler Sahiptir?

Velayet,kural olarak sadece ana – babaya ve evlat edinene tanınmıştır. Ana baba evli oldukları sürece velayeti beraber kullanırlar. Nitekim bu hüküm de Türk Medeni Kanununun 335. maddesinde düzenlenmiştir;

  • TMK m. 335 – Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır

Evlilik devam ettiği sürece ana ve  baba velayeti beraber kullanırlar ve bu sırada haklar ve sorumluluklar bakımından tamamen eşittirler. Ancak ana babadan biri ölür veya bu hakkı kullanamayacak duruma gelirse velayet kendiliğinden diğer veliye geçer. 

  • TMK m. 335 – Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz. Hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalırlar.

Eğer hakim, eşlerin ortak hayatının sona erdiğini veya ayrılık halinin gerçekleştiğini görürse  velayeti taraflardan birine verebilir.

  • TMK m. 336/2 – Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.

Eşlerin boşanması durumunda ise velayet hakim tarafından çocuğun kendisine bırakılan tarafa ait olacaktır. Çocuğun başka tarafa bırakılıp velayetin de diğer tarafa bırakılması söz konusu değildir.

  • TMK m. 336 – Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir. Velayet … boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

Tüm bunların yanında bazı uluslararası antlaşmalar ve son yıllardaki Yargıtay kararlarına dayanılarak eşlerin boşanması, ayrılığı vb. durumlarda velayetin ana ve babaya ortak olarak verilebilmesine olanak sağlamaktadır. 

Ayrıca evlat edinen kişi de aynı ana baba gibi ergin olmayan evlatlık üzerinde velayet hakkına sahiptir. (TMK md. 314)

Velayet Hakkı Devredilebilir mi?

Velayet kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu nedenle bir hukuki işlem ile başkasına devredilemez, ölüm halinde de miras olarak mirasçılara geçemez. Aynı zamanda bu haktan feragat edemez (kendi isteğiyle vazgeçemez) ve herhangi bir hukuki işlemle sınırlandırılamaz. Ancak yukarıda anlattığımız nedenlerle tabii ki diğer veliye tamamen alınabilir.

Velayet Hakkının Kapsamı Nedir?

Velayet hakkı anne ve babaya bazı yükümlülükler ve haklar sağlar. Bu haklardan bazılar;

  • Çocuğun özadını belirlemek
  • Çocuğun yerleşim yerini belirlemek
  • Çocuğun yetiştirilmesi ve eğitilmesini sağlamak
  • Çocuğun mallarının yönetilmesi ( çocuğun serbest malları dışındaki tüm mallar için)

Velayet Hakkının Kaldırılması Hangi Durumlarda Mümkün Olur?

TMK m. 348 e göre çocuğun korunmasına  ilişkin alınan önlemlerden sonuç alınamazsa veya bu önlemlerin yetersiz olduğu önceden anlaşılırsa hakim yine aynı maddede sayılan hallerde velayetin kaldırılmasına karar verilecektir.

Bu sebepler şunlardır;

1- Anne ve babanın velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi

2- Anne ve babanın ilgisizliği ve ihmalkarlığı

TMK m. 348 – Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hâkim aşağıdaki hâllerde velâyetin kaldırılmasına karar verir:

  • Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.
  •  Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.

Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. 

bu sebeplerden birinin varlığı halinde velayet ancak hakim kararıyla kaldırılabilir.

Ana veya Babanın Yeniden Evlenmesi Durumunda Velayet

Ana veya baba boşandıktan sonra velayet iki taraftan birine bırakılacaktır. Bunun ardından velayeti alan taraf pek tabii yeniden evlenme hakkına sahiptir. Ancak bu durumda velayet altındaki çocuk ile üvey ana veya baba arasında bazı sorunlar çıkabilmektedir. Kanun koyucu bu durumların hassaslığından ötürü konuyla ilgili ayrıca bir hüküm koymuştur. 

  • TMK m. 349 – Velâyete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velâyetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir. 

Velayete sahip anne veya babanın evlenmesi kesin olarak velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Bunun için gerekli sebepler oluşmalıdır, ancak bu sebepler bekar bir velininkinden daha hassas sebeplerden de olabilir. Burada evlenen veliye velayet bakımından daha hassas sorumluluklar yüklenmektedir. 

Velayet kaldırıldığında diğer ana veya babadan diğer tarafa verilebileceği gibi çocuğa başka bir vasi de atanabilir. Ancak vasi atanması durumunda artık bir velayet ilişkisi değil bir vesayet bağı kurulmuş olacaktır. Vesayet makamının özelliklerine de başka bir yazımızda değineceğiz.

  • TMK m. 348 – Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. 

Boşanma Durumunda Velayet Davası

Boşanma durumunda çocuğun velayeti taraflardan birine bırakılacaktır. Hakimin bu konuda oldukça geniş bir takdir yetkisi vardır. Hakim göz önünde bulunduracağı temel prensip ise çocuğun menfaatidir. 

Velayet bir tarafa verilirken; eşlerin boşanmada kusurlu olup olmadıkları, mali durumları, yaşları, veya diğer tercihleri o kadar da önemli değildir. Burada önemli olan; çocuğun velayetinin verildiği çocuğun hangi tarafa bırakılırsa daha iyi eğitilir, yetiştirilir, verilecek tarafın yaşam biçimi çocuk için uygun mu ve onun için da iyi koşullar sağlanır, . Hakim karar verirken bunları göz önünde bulundurur. (Yargıtay 646/1497) 

Genellikle, çok küçük yaşlarda anne şefkatine muhtaç çocukların annelerinden ayrılmaması istenir. 

Ayrıca hakim velayeti vereceği tarafı seçerken, çocuklara da danışabilir ve bunda da büyük yarar vardır.

Eğer çocuklar birden fazlaysa, hakim kardeşlerin velayetlerini farklı taraflara verebilir. Ancak genelde, kardeşlik bağlarının zayıflamaması için bu yola başvurulmaz.

Ana ve babanın velayetin hangi tarafa verileceği konusunda yapacakları anlaşmalar hakimi bağlamaz. Ancak hakim pek tabii karar vermeden önce ana ve babaya danışıp, görüşlerini alabilir.  Ve bunda da büyük yarar vardır.(TMK m. 182)

Ve hakimler de karar verirken bunları göz önünde bulundurur.

Velayet Ana veya Babaya Verilmezse Ne Olur?

Hakim velayeti illa ana ve babadan birine vermek zorunda değildir. Eğer ana ve babada yukarıda bahsettiğimiz velayeti kaldırmayı gerektirecek bir durum varsa hakim velayeti kaldırıp yerine vasi atayabilir.

Velayet Davası Nedir?

Boşanma davası sonucunda velayet doğruda bırakılan tarafa geçmez. Bunun için ayrıca bir velayet davası açılması gerekmektedir. Bu davada yetkili mahkeme çocuğun yerleşim yeridir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemesidir.

Velayet Durumunun Değişmesi Hangi Hallerde Mümkün Olur?

Hakim velayetin tarafa verilirken ki durumların değişmesi durumunda re’sen ve ya tarafların talebi üzerine mevcut koşulları tekrardan değerlendirebilir. Bu koşullara göre yeniden karar verir. 

Burada önemli olan husus; koşul ne olursa olsun velayetin kendiliğinden diğer tarafa geçmemesidir. 

Örneğin; velayete sahip taraf ölse dahi velayet kendiliğinden diğer taraf geçmez. Böyle durumlarda hakime başvurulup, yeniden karar vermesi istenmelidir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/144E. ve 2017/2656K. sayılı kararı;

Davacı baba, boşanma ile velayeti davalı anneye bırakılan ortak çocuk 29.03.2003 doğumlu .nın velayetinin değiştirilerek kendisine verilmesini talep etmiş, mahkemece davacının bu talebinin reddine karar verilmiştir.

Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gereken karar; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır.

Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. maddesi ile Sözleşmesinin 3 ve 6, maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınmasını ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Velayet hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir.

Velayet Davasında Çocuğun Görüşünün Sorulması Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/6633E. ve 2021/8179K. sayılı Kararı

İlk derece mahkemesince davalı babanın cezaevinde bulunması sebebiyle ortak çocuğun babaanne yanında yaşadığı, annenin velâyet talebi bulunmadığı ve uzman raporu gereğince velâyetin babaya verilmesine karar verilmiş bölge adliye mahkemesince, davalı babanın hükümlülük sebebiyle cezaevinde ve vesayet altında olduğu, bu durumda velayet görev ve sorumluluğunu yerine getiremeyeceği, mahkumiyetine ilişkin ceza mahkemesi kararında da Türk Ceza Kanununun 53. maddesi gereğince alt soyu üzerindeki velâyet hakkını kullanmaktan yoksunluğuna karar verilmiş olduğu nazara alındığında müşterek çocuğun velâyetinin davalı babaya verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle uzman raporu alınarak, velâyetin anneye verilmesinin çocuğun menfaatine olup olmayacağı konusunda tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca velâyet ve kişisel ilişki konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Velâyet düzenlemesi yapılırken; göz önünde tutulması gereken temel ilke, çocuğun “üstün yararı” (Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi m. 1; TMK m. 339/1. 34.3/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m. 4/b) dır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Velâyet düzenlemesi kamu düzenine ilişkin olup, resen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir. Tarafların davayı kabulü de tek başına hukuki sonuç doğurmaz. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde, görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkündür. Bu sebeple bölge adliye mahkemesince, gerekirse inceleme tarihi itibariyle idrak çağında bulunan çocuğun talimat yolu ile velâyet konusundaki görüşü de alınmak suretiyle; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince, aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan yeniden inceleme ve rapor istenip, ebeveyn ve ortak çocuk ile görüşülmek suretiyle ortak çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velâyet hakkındaki görüşünün uzmanlar tarafından alınması, davacı annenin barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumuna göre çocuğun sağlıklı gelişimi ve bakımı için velâyeti üstlenmeye engel bir durumunun bulunup bulunmadığının araştırılması ve toplanan diğer delillerler birlikle değerlendirilmek suretiyle, velâyet ve kişisel ilişki konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu yönlerden yeniden karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Velayet Davasında İdrak Yaşı Kaçtır Yargıtay Kararı

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/ 2-3117E. ve 2018/1278K. sayılı kararı

Somut olayda da, velayetinin değiştirilmesi talep edilen müşterek çocuk E., dava tarihinde 8, karar tarihinde 10, bozma kararının verildiği tarihte ise 12 yaşında olup, müşterek çocuk davanın tüm aşamalarında idrak çağındadır. İdrak çağında olan müşterek çocuğun uzmanlar tarafından alınan beyanında hem annesi hem de babası ile olmak istediğini ifade ettiği, herhangi bir tercihte bulunmadığı belirtilmiştir. 17.06.2015 tarihli raporun sonuç kısmında da küçüğün kendi arzu ve isteklerini belirleyebilecek, bunları ifade edebilecek olgunlukta olduğu, bu nedenle çocuğun beyanlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca dosya içerisinde bulunan ve çocuğun devam ettiği okulda görevli olan rehber öğretmen tarafından tutulan 01.06.2015 tarihli raporda da, küçüğün içe dönük ve dalgın olduğu, konuşurken bacaklarını salladığı, sorulan sorulara “hı hı” gibi net olmayan, kolayca değiştirilebilen çelişkili cevaplar verdiği hususları dile getirilmiştir. Kaldı ki, dava tarihinden itibaren küçüğün yaşadığı veya yaşamak istediği ortamı değerlendirmesine imkân verecek, dolayısıyla velayeti konusunda görüşünün alınmasını gerektirecek ölçüde uzun süre geçtiği de görülmektedir. Açıklanan nedenlerle mahkemece yapılacak iş; yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğa, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak, görüşünü gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağının sağlanması; ifade edeceği bu görüşün, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır. O hâlde, aynı hususlara işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Velayet Davasında Sosyal İnceleme Raporu Yargıtay Kararı

  • Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/773E. ve 2017/5299K. sayılı kararı;

Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocukların üstün yararı ve menfaatidir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedegog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip, tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocukların sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra, velayet hakkında bir karar verilmesi gerekir.

Somut olayda, mahkemece davalı baba ve müşterek çocuklar yönünden rapor tanzim ettirilmiştir. Ancak, davacı anne hakkında psikolog, pedegog ve sosyal çalışmacı bilirkişi tarafından velayete ilişkin sosyal inceleme raporu alınmamıştır. O halde mahkemece, yukarıda belirtilen kıstaslar dikkate alınarak psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan bir heyetten anne ile de ilgili rapor alınarak diğer delillerle birlikle değerlendirildikten sonra, gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

Blog Yazılarımız: SOYBAĞININ REDDİ- BABALIK DAVASI ve TANIMA

Stj. Av. Hasan Yaşar Güneş
Av. Serhan CANTAŞ